24 Mart 2013 Pazar

İlk Resmim - Zile Hikayesi


1970 yılında Türkiye'de Tokat ilinin Zile ilçesinde doğmuşum. Yukarıda görülen resimde sol en baştaki ayakları öpülesi annemin kucağındayım. Burası; Zile kalesinde bulunan saat kulesinin ön tarafı. Hani saat nerede? diyebilirsiniz. Elbette onunda bir hikâyesi var.

Zile

Orta Karadeniz Bölgesinde Tokat il merkezine 70 km. Uzaklıkta olup, Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden birisidir. M.Ö. 50 yıllarında yaşayan ve coğrafyanın piri sayılan Amasya’lı Strabon, bu şehrin Ninova Melikesi meşhur Semiramis tarafından M.Ö. 1600 yıllarında kurulduğunu kaydeder. Bu tarihi kayda göre Zile’nin 4000 yıllık tarihi bir geçmişi bulunmaktadır. Tarih boyunca çeşitli kültürlerin etkisi altında kalan Zile, son olarak Türklerin eline geçene kadar Hitit, Frig, Pers, Pontus, Roma ve Bizans kültürlerinin tesiri altında kalmıştır. Zile’nin jeostratejik konumu sebebiyle, Zile’de kültürel ve siyasi bakımdan Latin, Rum, Pontus, Arap, Türk ve yerli halkları arasında hızlı ve canlı bir tarih yaşanmıştır. XI. Y.y.'da Danişment daha sonra Selçuklu Türklerinin, bilahere İlhanlıların, Ertana Oğullarının ve nihayet 1355’de Kadı Burhaneddin’in eline geçen Zile, 1397’de Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Tarihi kral yolu üzerinde bulunan Zile’de tarihin en büyük muharebelerinden biri cereyan eder. Roma diktatörlerinden Sezar, II. Pharneke ile Zile ovasında M.Ö. 47 yılında yaptığı savaşı kazanır ve Roma’lı dostuna tarihteki en kısa mektubu veciz bir ifadeyle Zile’den gönderir. VENI – VIDI – VICI (GELDIM – GORDUM – YENDİM). Zile ismi tarih boyunca çeşitli değişikliklere uğramıştır. Günümüze kadar bu kent ZELA – ZELITID – ZELITIS –ANZILIA – GIRGIRIYE (KARKARIYE) – ZEYLI – SILAY – ZİLE olarak kayıtlara geçmiştir. 1872 yılında kaza merkezi olan Zile, biri 1855 diğeri de 1922’de olmak üzere iki büyük yangın geçirmiştir. Zile’de bugün çeşitli devirlere ait olmak üzere 4000 yıllık uzun geçmişi içinde Hititlilere, Selçuklulara, Friglilere, Perslere, Romalılara, İlhanlılara, Danişmentlere, Ertanlara ve Osmanlılara ait eserleri görmek mümkündür. Tarihi eserler içinde Anfitiyatro (Amphitheatron), Kaya Mezarı, Çay Pınarı, Kale (Anadolu’da bilinen tek dolma kaledir), Saat Kulesi, Sezar’ın yazdırmış olduğu taş (VENI-VIDI-VICI), Ulu Cami, Elbaşoğlu Cami, Hacı İshak Cami, Boyacı Hasanağa Cami, Çifte Hamam, Tekke Hamam, Yeni Hamam, Çeltek’te Hz. İsa’nın Havarilerinden birisinin mezarı, Kuruçay’daki tarihi Manastır harabesi, Namlı Hisar Kalesi, Anzavur Mağaraları, Hacıboz Köprüsü, Koç Taşı görülmeye değer tarihi eserler arasındadır. Evliya Çelebi bu yöreyi gezip gördükten sonra meşhur Seyahatnamesine şunları kaydeder "Bu havası hoş şehrin dört tarafında bahçe ve bostanlar içinde sular akar bu bahçelerde bülbüllerin ötüşü, insan ruhuna sefa verir. Meyveleri lezzetli olup her tarafa hediye olarak göderilir. Her bağında, birer köşk, havuz, fiskiyeler ve çeşitli meyveler bulunur. Halkı zevk ehlidir. Gariplere dostturlar, kin tutmaz, hile bilmez, deryadil, haluk, selim ve halim insanlardır. Herkese iyi zanda bulunurlar. İyi geçinirler. Hayırlı yapılar yaptırmaya hevesleri çoktur. Cami, saray, köşk ve imaretleri o kadar metin ve güzel olur ki, buralara giren hayran olurlar. Şehir genişlik ve ucuzluk bir yer olup dünya yüzünde eşi yok gibidir. Yılın her zamanında halkının nimetleri boldur. Hacı Bektaş Veli'nin hayırlı ve bereketli dualarıyla bu eski tarihi şehir, Alimler Konağı-Fazıllar Yurdu Ve Şairler Yatağıdır".

(Alıntı:http://zile.s5.com/tarihce.htm)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder